22 Şubat 2011 Salı

bugün benim doğum günüm.

salata yiyorum. yanında, ağlıyorum. kendim olmak istemiyorum. iki saat kırk bir dakika sonra tam olarak otuz dört yaşında olacağım ve hala “kendim olmak istemiyorum” diyorum. hislerimi kaybediyor gibi yapıp katlanıyorum bazen. bazense beceriksizim bunda. herkes böyle. farklı şekillerde. bunu bilmediğimden değil. kendim olmak, herkesi aşmak, kendi alanımı yaratmak istiyorum. ama yine de yol kenarındaki metal korkuluklara tutunuyorum. ya da basamaklardakilere. bu yazdıklarımı kaydetmem lazım. kaydettim birkaç saniye önce. yani bir şekilde durmam gerekti. koruyucu bölgeden geçip, kelimeleri muhafaza ettim.

ben müzik yapmalıydım sadece. bunun yerine, hiçbir şey yapmamayı seçtim. yapıyor gibi yaptığım bir sürü şey oldu. ama gerçekten yapmadım hiçbirini. yaptıklarım yarım kaldı, çeyrekte kaldı, başında kalakaldı. yapmak ne kadar vurucu bir kelime böyle!

zaman geçiyor sürekli. ben çok kayıbım. hep böyle kayıptım. yıllardır aynı. dokuzdan sekize indi gece yarısına kalan dakikalar. aklıma gelen bir okulun bahçesi. mayfest. on dördüm. aşığım. o çocuk başka birileriyle. ben tekim. onu görüyorum, ona bakıyorum belli etmeden. bundan on dokuz yıl, dokuz ay öncesi. kendine güven eksikliğinin devam etmesi için uzun bir süre.

peki, ya gerçekse. nasıl aşacağım bunu diye sormak istemiyorum, çünkü yoruldum. hiçbir şeyi aşmakla uğraşmak istemiyorum. duygusal arayışlarımın, depresyonlarımın, vazgeçişlerimin pat diye kesilmesiyle başlayabilirim tekrardan. anca ve anca bu yolla. ama çok yalnızız değil mi. bu, karnımdaki düğümün …..

yok işte. cümlelere devam etmek bile boş geliyor. inler-çıklar, gitler-geller. çok, çok bezdirici. dayamak lazım kafaya. ama bu da saçma. sadece olsam ve bundan keyif alsam. lütfen, lütfen, lütfen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder