10 Aralık 2012 Pazartesi

baryazışmaları:1


tüm sinirlerin lekesi kalmıyor mu bende? kalıyor. ne kötü. ya da ben. "daha esprili bir çocuk olmanı isterdim" diyen annem. şimdi de bunu takıyorum aklıma. aslında yaşanmayanlar, suçlu olan.
ilk başta kız zannettiğim bir erkek. kız zannettiğim erkekler ya da erkek zannettiğim kızlar mı olmak istiyorum? ilk varsayım daha doğru. belki?
sonunda, yazan elimin işaret parmağını parantez haline getirmeden yazıyorum. geçen gün rusça'da keşfettim. devam ediyorum. el yazım yan yan ilerliyor. baş parmağımda güç. ama kırışıklık yok.
teachers'da oturuyorum. içeride kapıya en yakın olan küçük masada. birden bakacağım ve birkaç hafta geçmiş olacak ya. sıçayım!
iki haftada, 3. kırmızı ojem. vay! şaşırtıcı!! hatta üç ünlem.
uzun zamandır ilk 50'lik fıçı biralarım. 2.sindeyim. sayımı yapılacak bir şey değil ama, işte adımlarımı sayıyorum. normale dönüş. bir şekilde. "her sene yazın bir şey yapıcam" diyor arka masadaki. ne yapacak, ben ne yapacağım? yaz ya da kış.
aradan kurtardığım bademler, biraz da fındıklar. bu parça ne? ıslık, bas, klavye. şimdi gitar. 70lerin sonu, 80lerin başı gibi. ya da sadece 70ler.
bu tarafa taşınmalıyım bence. değişiklikten korkma, hadi be yavrum! (yavrum?!?? komedi.)
6'da oturdum, kalkmadım kalkmadım mı diycem acaba? kırmızı ojelerim var iyi ki. seviyorum onları. devam et, sktir et geri kalanı diyorlar. bir gün... haha, "bir gün...". drama. kraliçe. farkında olmayan kraliçe. sevgilim benim!
doğalgazda olduğu gibi uyuşuyor yüzüm. 1-2 hafta sonra, 2 sene önce.
yanımdan geçip sigara içmeye çıkan kızın parfüm kokusu. bir sinema salonundaki daha ağır bir parfüm kokusunu anımsatıyor. asıl olan, o parfüme iyice dikkatimi çeken kişi: yanımda oturan. iki sene önce ekim'i. hepsi oldu bitti geçti ya, bir garip. "she was an all american" mı diyor şu an david bowie? "all nite!" young american. anladı sonunda bu koca kız çocuğu.
kırmızı ojelerimi seviyorum. el yazım yan yan kayıp gidiyor. ben özelim, ben bilenim, ben ulaşan olacağım.
yaşa(sın) david bowie var bir ruh bağımız ama anca ikimiz de ölünce anlayacağız bu bağı. sanırım.
chris rea mı bu? abiciğim, seni seviyorum. lookin' for the summer. profilo sineması.
geçen zaman. boş. dolu. bitkin. kısa kısa mutluluk taklitçisi. nasıl bir gitar bu, rea! seni de seviyorum! (rea)
"wicked game" çalsa, yeridir. yok, değil. ama çalarsa yazıcam.
daha çok erken. 8 bile değil. dışarıda dumanı sağa yukarı üfleyen bir kız. klişeleri kovalıyorum. kovalarken, içlerinde boğuldum kaldım. iyi değil. yakala.
bütün yazdıklarımı boşa yazmışım sanki. yazmış gibi hissediyorum. dışarıdan 85'im ama belki bir 65 gibi hissediyorum. beğenen olur mu beni böyle?
33'lük her zaman daha güzel, 50'liğin yanında. beynim ---> kaç dakika geçmiş. "beynim" demiş kalmışım. [yanında bir çöp adam çizimi, eddie yazmışım yanına, anlayan anlar]
welcome to the jungle ---> benden nostaljiği var mı buralarda?!??
"oldum mu yoksa?" (noktalı o ve u)
"el yapımı defterler"
[zaman geçiyor] "kendinize iyi davranın. boşaltın kafanızı" diyor biri yanımdan geçerken.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder