10 Kasım 2010 Çarşamba

Lise rüyaları. Yalnızlık hissi. O rüyalarda çok yalnızım. Ben mi hep farklı olduğumu düşündüm yoksa diğerlerine mi başka geldim diye düşünüyorum. Bundan ileri gidemiyorum. Her zaman bir sorun oldu. Bunun izini sürmenin anlamı olmaz, şimdiye ve geleceğe bak deniyor. Ben de diyorum. Ama bir yandan da bilmek istiyorum. Ya da bu bir büyüklük yanılgısı. Herkesten üstün olduğuma inanmam. Öyle değil ki. Belki de öyle. Bu enerjiyi verdim belki de hep. “üstünüm, bana yaklaşamazsınız”. Bilmiyorum. Kafa bulamaç.

Kendine acı çektirme makinesi. Yaftalama kendini. Sıkı laf bu. Yaftalamak. Yapma bunu. Bırak serbest. Her şey kaysın ve olurunu görsün. Üzülme, gözünde büyütme, küçümseme de. Oku, yaz, dinle, git gör, kal, hareket etme, beynini boşalt, güneşe nazır otur. Gül, spor yap, iş güç kovala, hobilerin olsun. Spor yap, spor yap, bir daha spor yap. Kafanı toplamak için uğraş verme, toplanacak kendi kendine zaten. İzin ver buna, yeter. Bahar göğünün mavisine izin ver. Gez, fotoğrafla, yaz, dinle. Bunlar sana tekrar tekrar deneceği gibi, sen de tekrar tekrar yap bunları. Seni sabit tutan neyse, yokmuş gibi davran. Hatta öyle bir şey yok. Varsa da sensin o. Sen, yaşıyorsun. Kalbin atıyor, organların çalışıyor. Lütfen kendine gel. Göğsündeki bu ağırlık azalacak, koşarkenki heyecan alacak yerini. Biliyorum, olacak bu. Olmak zorunda. Yoksa ben bir hiçim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder