9 Kasım 2010 Salı

konuşsam ses çıkmayacak sanki. çünkü hiçbir şey sürmüyor. üstümde yatan kedi, sonunda elimi tırmalamaya başlıyor. çalan müzik son saniyelerini yaşıyor, düğmeyi tekrara getirmedikçe. camdan masadan yansımam silinip gidecek birazdan, kalkıp tuvalete gidince. elimdeki sabunun kokusu bana bir an'ı, bir mekanı, bir şeyleri hatırlatıyor. hatırladıklarım çoktan bitmiş gitmiş, ben devam ediyor pozundayım, binlercesinden biri. göğüs kafesimdeki yansımalar üst üste biniyor, beni duyması gereken iyi duymuyor. duyuyor ama gerekli cevabı bilemiyor da diyebilirim.

renkli kare camlarına dikilmiş gözlerim, kapalı bir balkon. elimde henry miller. seksus. babamlar gelecek birazdan, plakası ezberimdeki taunus'un içinde. camdan sarkıp bakıyorum sola, tam düşündüğüm anda burada. 18 yıl önce. ve birkaç ay. bu geçenler geçmişse, daha da geçecekler var. komedi. böyle bir, zamana hapsediliş. hepsini aşmak isterken sıkışıp kalmak. kanla taşınanda, sokaktaki insanda, televizyonda söylenenlerde.

indiğim yokuşta geriye dönüyorum, bakıyorum. kırmızı ev kapamış önünü. birkaç dakika geçti ve görmüyorum. burada ayaktayım. devam edebilirim demek bu. ediyorum. yokuş bitiyor. bitmeseydi keşke. bu yokuşta gidip gelsem, gidip gelsem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder