15 Aralık 2010 Çarşamba


üstüme karalanan çizgiler geçerliliğini kaybediyor. ben yeni çizgileri kovalıyorum. arabanın penceresinden rüzgara karşı tutunurken, yüzümde değişik bir ifade beliriyor. rüzgar ters yönde esseydi de, başka bir ifade olacaktı. bunu kontrol edemem ki. ama etmeye çalışıyorum.

bir yandan, pastamdaki mumları bir nefeste söndürüp ağzım kulaklarımda bakabilirim etrafa. oysa ki, bırakayım ateş yansın. küçük küçük ateşler. bunu unutmuşum.

pastamı yemek istiyorum. çikolatalı. sadece çikolata. bunu kabul etmeliyim. birçok çeşit pastadan hoşlanabilir ve yiyebilirim ama benim pastam çikolatalı. bitter ve sütlü çikolata karışımı, ama gitgide daha fazla bitter. bıçakla kestiğim parçaları elime alıp afiyetle yemek. yine bir düzen var yani. önce parçalara ayırıyorum. belki en büyük dilimden başlayacağım yemeye. önce bir göz gözdireceğim, "hımm, hangisi daha leziz acaba". evet, açgözlüyüm bir yandan da.

ama ben daha pastaya dokunmadım bile. halbuki, fırından çıkalı bayağı bir oldu. bazen pastaya yüzümü gömdüğümü düşünüyorum. sadace düşünce olmayabilir bu; gömüyorum da. çikolata parçaları geliyor ağzıma, dayanamıyorum. bitirmeliyim hepsini. bitireyim ve bu boşuna arayış bitsin. gözlerim ağırlaştı. telefon çalıyor. ne o, sabah olmuş. bir saniye, gece tüm pastayı yedim ben. sabah nasıl oldu. tüketmiştim her şeyi. yine mi arayacağım yani. pufff.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder