22 Mayıs 2010 Cumartesi

zararsız biçim

hayatın sivri uçlarını eğen büken bir dengesizlik ile uyanmak istiyoruz, her geçen gün daha fazla, çok daha fazla. dengenin zıttındaki dengesizlik cezbedici. önce dengeyi bul, sonra özgürleş. hatta, istersen uç, hiçbir şeye zarar vermeden, tek bir kuşun bile tüyünü rahatsız etmeden. kendini, şu an burada ayaklarının üstünde düşleyebiliyorsan ve düşlediğin gerçekse aslında, hiçbir zorlamaya gerek yok. her şey gelir sırasıyla, hiç çabalamadan, kimseyi üzmeden, boğmadan. ruhun boğum boğum olabilir, elinde olmamıştır, bilememişsindir. yıllar geçmiştir ve sen ne kadar dışarıdan bakmaya çalışsan da, kendinsindir yine, kaçamazsın bundan. kaçamamak delirtir bir yandan ve delirmeler kaçırtır aynı sırada. aklından bir parça kaçsa ne olur ki, yerine gelecek olan özgürlüğün tadını çıkarmak varken. yanlış kararların sonunda hayatı değiştiren deneyimleri elimize alıp, evirip çevirip iyi kararlara geçsek.. bu geçişle hiç olmadığımız kadar hafiflesek; iç, dış, her türlü dengeyi bulsak, ağzımızdan çıkan tek şey hafif bir rüzgar olsa. bizi, onları, her şeyi sarmalayacak güzellikler yaratsak sadece. tenimizde açtığımız delikler her geçen gün daha küçülse büyüyeceğine, ta ki o deliklerden kusacak bir şey kalmayana kadar.

düz, pürüzsüz metal, güzel metal, her biçime giren metal. benim içimde de aşınmayacak kıvrımlar yaratabilir misin. gözlerime sadece güzellikleri, olumluyu gördürtür müsün. bana zararsız biçim olmayı öğretir misin. her gün duyduğum acıyı damarlarımdan kovup, tüm iltihabı iyileştirir misin. soru sormasam, güvensem ve yaşasam sadece. tıpkı senin de girdiğin her biçimden sonra yaptığın gibi. oradasın ve duruyorsun. etrafına bakıyorsun. üstüne konan toz taneleri de sen oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder