2 Ağustos 2011 Salı

Her gün bir başka.

Geçen günlerin bazı saatlerinde, özellikle de o bazı saatlerin bazı dakikalarında köşeye sıkışmış hissediyorum kendimi. Her şey üstüme üstüme geliyor ve kurtulamayacağım zannediyorum. Beni sıkan, üzen, korkutan hiçbir şeyi başımdan def edemeyecekmişim gibi. Ama gidiyor, hepsi bitiyor. O anlar geçiyor, ben geçiyorum. Yolun karşısına. Pencere pervazından komik bir ifadeyle bakan kedinin önünden. Kulağımdaki müzikle, kendimden. Hiçbir şey kalmıyor. Karamsarlığım uçup gidiyor, bir bakıyorum gülümsüyorum. Yine de, her an her şey değişebilir. Bu olası değişkenliğe biraz olsun yön verebilirim. Kontrolü ele geçirebilirim. Mesela, kağıda yazdığım rastgele kelimelerden kısa bir hikaye başlatabilirim. Ya da…

Devamı, her gün burada. Geçmiş günlerimde denemediğim şeylerle her gün bir başkayım.

dal kapı kiraz halı limon

Daldan dala atlayarak ilerliyorum kapıya doğru. Masadaki bir kase kirazı hiç ara vermeden mideme indirdiğimde, hepsinin gerisin geri ağzımdan çıkacağını tahmin etmeliydim. Internetten siparişle aldığım halıdaki leke kalıcı olacak gibi gözüküyor. Kiraz kırmızısına ne iyi gelirdi, limon mu? Kapıdayım ama elim gitmiyor. Açıl emrini veriyorum, kapının beni taktığı yok. Laftan anlamayacak, belli. Kapıyla konuşmak. Burada bir hata yaptığımın farkındaydım. Elimizi uzatmam lazım. Tokmağına. Kalkmıyor. Kaskatı. Elimiz. Bir şeye çok kızmışım. Hatırlamıyorum. Kiraz vardı. Hepsini yedim. Sonra çıkardım. Buradayım. Hatırlamıyorum.


2 yorum: