14 Eylül 2010 Salı

duygusallıklarımı dondurup uzay boşluğuna bıraksam

evrenin bilmediğimiz bir noktasında, bizim gezegen dediğimiz küresel bir fiziksellikte, bir yaşam biçiminin eline geçse bu donmuş madde... o yaşam biçimi o maddenin bizim kapak dediğimiz kısmını kaldırsa, içinde ne görür acaba? bulanık bir donmuşluktan başka ne olabilir? belki de, kendi fizikselliği içinde buna bir anlam yükleyemez. maddeyi evirir çevirir. boşluktan gelen bir bilinmezlik olarak onu yüceltmeye hazırdır. sonra, bizim ev dediğimiz kapalı yaşam alanına götürür bu maddeyi. bizim çay dediğimiz içeceği anımsatan sıcak içeceğini hazırlarken, maddeyi ocak benzeri makinenin yanında unutur. bizler gibi anlık unutkanlıklara kapılabilen bir yaşam biçimidir o da. yücelttiği bir bilinmezin bile aklından çıkması olasıdır. gelir bakar ki; donuk olan, bulanık bir sıvıya dönüşmüştür. bizim bulaşık suyu dediğimiz suya bakar bir, bir de bu sıvıya. bir fark görmez. çayını koyar. tam bizim oturma odası dediğimiz bölmeye doğru giderken durur, sıvıyı bulaşık suyunun içine döker. kabı da orada bırakır. uzaklaşır. bizim de uzaklaşacağımız şekilde.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder